Bu sabah güne başlarken, bu kadar soluksuz bir şekilde etkilenerek bitireceğimi asla bilemezdim… Sabah kalktık el yüz yıka dişleri fırçala, Viktor ve Gregory’nin bizim için hazırladığı omletimsi yumurta ve kahve ile kahvaltı yap derken, saat oldu 11:30. 12:30’da hareket edeceğiz bakalım nasıl gideceğiz, Sergei bey ortalarda yok, neyse biraz sonra o da geldi, Cem’den yediği fırçadan sonra pek selam sabah vermiyor bize…
Neyse hazırlan motorlara bin derken saat oldu 13:00… İstikamet, Ghist Town olarak bilinen, toplamda 12 kişinin yaşadığı Pyramiden kasabası… Burası da 1970’lere kadar maden kasabasıymış, şimdilerde şaka gibi ama 12 kişi yaşıyor, konuya ilerleyen satırlarda detaylı değineceğim…
Neyse efendim, dün saplandığımız göller bölgesinden geçecegiz, en başta yine Sergei ama bu sefer de vur dedik öldürdü modeli 2 metrelik su geçisinden bile törenlerle geçiyoruz. Diğer Rus ekip gölden gidiyor, biz bütün tepeleri tırmanıyor, bizden sonra gelenlerin bile bizi geçmesine izin veriyoruz. Normalde 45 dakikada geçmemiz gereken yerden yaklaşık 2 saatte geçtik… Sonrasında aşmamız gereken 2 büyük nehir yatağı daha var ama onlar henüz erimemiş olduğu için geçmek kısmen daha kolay, yine de temkinli şekilde onları da geçip, Nördströf buzuluna doğru ilerliyoruz…
Bugün yol acayip tribaldi. 2 saat yaklaşık 50 km. sis ve kar fırtınasında gittik… Sanki beyaz bir tünelde gibisin ama tozdan sağında solunda ne var görmüyorsun… Sol taraftan güneşi görüyorsun ama sadece siluet, bir küçük ışık gibi yukarıda duruyor ve sen bembeyaz tünelde gitmeye devam ediyorsun. 2 saatin sonunda bir durduk, üstüm başım motor her yer buz olmuş… O derece yani, hava -5 hissedilen -17 …. İlk defa bugün bir içim ürperdi soğuktan… Aslında ben çok üşüyen bir tipimdir, 15 derecenin altında havada bisiklete filan binmem, ama burada üşümüyorum ilginçtir… Tabi ki üzerimizdeki kar motoru için olan tulumun ekstra kalınlığı da buna etken…
2 saatin sonunda bir tepeden buzulu gördük. Sağda buzul solda olabildiğine devasa ama devasa bir vadi, ne dağ var ne tepe, sonsuza kadar vadi… Burası ne diyorum Viktor’a, orası vadi değil , deniz… Buz tuttu birazdan üzerinden geçeceğiz diyor… İnanılmaz… Aşağı inip buzula yakından bakıyoruz… Hayatınızda görebileceğiniz en ilginç doğal yapılardan biri buzul… Rengi, oluşumu, katmanları, şekli gerçekten hayranlıkla izlenilesi… Biz de izliyoruz Cem’le… Sonra Viktor ve Sergei sesleniyorlar, haydi daha denizi geçeceğiz diye…
Önden giden gruptan haber geldi, 3 adet büyük ve bir çok küçük kırık varmış… Tabi böyle deyince sanki giderken kırılıp içine duüşecekmişsiniz gibi geldiğini biliyorum ama öyle değil. Tek sıra vaziyetinde yola çıkıyoruz. Göz alabildiğine buz ama ilk kilometreleri ince bir kar tabakasıyla kaplı … Derken ilk kırığa geldik, bütün denizi ortadan ikiye yaran yaklaşık 40 santim genişliğinde artık kaç metre ya da kilometre uzunluğunda olduğunu bilemediğim kırıktan atlayarak geçiyoruz hiç durmadan… Kırık daha tam kapanmamış, kırık boyunca dizilen martılardan belli.. Hepsi balık ya da yem gibi bir şeyler yakalamak için sağlı sollu dizilmişler..
Kırıktan geçerken hiç korkmadım çünkü buz o kadar kalın ki, saatlerce uğraşsam kıramazmışım gibi geliyor, ilerleyen bölümde benzeri iki yarıktan daha geçtik fakat ilerledikçe, yine fırtına başladı, yerdeki kum gibi kar savrulmaya başladı ve hayatım boyunca unutamayacağim o zemin ortaya çıktı… Kilometrelerce, kilometrelerce buz, anormal şekillerde renklerde altımızda , üzerinde ilerliyoruz, etraf uçuyor, sağıma soluma, altıma bakıyorum…. Ben neredeyim diyorum, cevap veremiyorum…. Hayatımda yaşadığım en acayip deneyim… Son 5 km.’yi bu şekilde gidiyoruz, sağlı sollu 2 metrelik çoklu kırıkların yanından geçiyoruz… 2 metre dediğim, yükseklik… Kırılmış, dolmuş kırılmış dolmuş, böyle bir tuhaf şekil olmuş… En üzüldüğüm şey durup bunların fotoğrafını çekememek… Hem hızlıca ilerlemek zorundayız, hem hava anormal soğuk ve fırtınalı…
Derken Pyramiden görünüyor, daha doğrusu ilk binalar … Size ortamı anlatabilecek miyim emin değilim… Devasa bir kasaba, yüzlerce yapı, bina, baraka, depo, liman ve liman vinçleri var… Hepsi terkedilmiş, boş… Dağlar kar, zemin buz tutmuş deniz ve manzara bu kasaba… Nutkum tutuldu… Uzun zamandır bu kadar aptallaşmamıştım… Motoru yavaşlattım ve bu sıra dışı manzayı seyre daldım… Ne soguk, ne üşüme… Hiç bir şey yok… Aklım, zihnim, gözlerim… Hiç bir duyum, bu ana inanamıyor…
Denizin üzerinden, limana yanaşıyor ve toprak zemine geçiyoruz… Toprak dediğim de kar ve buz… Terkedilmiş binalar barakaların arasından geçip otel olarak kullanılan binaya geliyoruz. Binanın hemen karşısında boş başka bir bina bar, bütün camlarının martılar işgal etmiş, hiç durmadan bağırıyorlar… Bu otelde 12 kişi çalışıyor/yaşıyor… Bütün kasabaya bu 12 kişi bakıyor.
Burası da Rusların sahip olduğu bir kasaba. Hikayesi çok ilginç, burası yanındaki dağın piramite benzerliğinden dolayı Pyramiden olarak isimlenmiş, 1970′ ‘lere kadar gayet aktif sosyal bir liman kasabasıymış. Tabi ki burada da maden var, fakat madende çıkan bir yangın burada sonun baslangıcı olmuş… 1991’de okul kapanmış, okul kapanınca cocuklarını okutamayan aileler dönmeye başlamış. Maden kapanmış, ama az da olsa burada hayat devam etmiş. Daha sonra 90’ların sonunda bir de uçak kazası olmus burada… Longyearbyen havalimanına inen uçak düşmüş, içinde Pyramiden’de yaşayanların büyük bir çoğunluğunu taşıyormuş ucak… Bu olaydan sonra kasaba top yekun boşalmış, sadece 3 kişi kalmış… Boşalmış derken, insanlar ihtiyaci olan şeyleri alıp, geri kalan her şeyi bırakıp gitmişler. 3 kişi kasabaya uzun bir süre sahip çıksa da, ne kadar sahip çıkabilirsin ki…
Bir süre sonra vandalizm başlamış başka bölgelerden gelen insanlar kasabayı yağmalamışlar… Ve sonra kimse kalmamış… İnsanların deyimiyle Ghost Town’a dönüşmüş burası… Dediğim gibi burası da Barentsburg gibi Rus şirkete ait bir kasaba. Şirketin başkanı burayı canlandırmaya karar vermiş ve bu 12 kişiyi buraya yerleştirip kasabayı turizme açmış… Şu an otelde biz ve rehberler dahil 20 kişi kalıyoruz… Senede 15.000 kişi geliyormuş… Turizm dediğim bu. Yazın karlar eriyip deniz çözülünce gemiyle, kışın ise sadece dağların arasından bizim de geldiğimiz gibi kar motorlarıyla ulaşım var buraya…
Geldiğimiz ilk anda, otelden çıkmanın yasak olduğunu, çünkü etrafa çokça ayı olduğunu söylediler… Çok normal çünkü sea ice yani denizlerde oluşan buz ayıların aktif av sahası… Burnumuzun dibi de deniz ve buzlar altında olduğu için dışarı çıkmamak son derece mantıklı bir durum. Bir de 2018’de kasabanın ortasından yürüyerek denizdeki buza giden bir ayı olduğunu söyleyince Viktor, fazla heyecana gerek yok diyoruz… Fakat kararlıyım, yarın kesinlikle bu kasabayi biraz da olsa gezmek için rehberleri ikna edecegim. Odalara yerleşip hemen yemeğe iniyoruz, çünkü saat zaten aksam 21:15 oldu. Yemek güzel, salata çorba et pilav elmalı tatlı…
Otel restore edilmiş ama bildiğiniz sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği tadında … Yani Rusya değil SSCB… Öyle olması istenmiş, otantik dokusunu korumak için ve bence de şahane olmuş… Yemekten sonra Pyramiden’le ilgili bir belgesel niteliginde film koydular, uykum gelene kadar izledim, 1970’lerde de kasabaya ayılar gelirmiş, hatta siyah beyaz bir çekimde insanların 30 metre yanından geçerken kayda almışlar… Film güzel ama epey uykum geldi, bir de günlüğümü yazacağım (bu arada burası kuzey kutbuna an yakın yerleşim birimi… Daha ötesi yok +78’in dibi… Ne telefon cekiyor, ne internet ne wifi… Oteldekilere ulaşmak için uydu telefonuyla arıyorlarmış, yani yazımı yazsam da yayınlamam bir sonraki geceyi bulacak).
Bu gün buraya gelmek için 135 km. kar motoru kullandık yaklaşık 8 saat yol yaptık… Yarin kasabayı gezeceğim ve geri döneceğiz 135 km… Kasaba beni hala çok heyecanlandırıyor, bir de üzerinden yeniden geçeceğimiz buz tutmuş deniz…
Pyramiden – 22.04.2019 – saat:00.15
Emime
Ocak 2021
Ne güzel yazmışsınız yaşamış gibi oldum, ama oraya gitsem asla vakit geçiremezdim gezdiğim yerde konfor ararım 135km kâr motoruda hiç konforlu olmasa gerek 😬bir iki saat uğrayıp gecmelik gibi uçsuz bucaksız bir beyazlık o kalın kıyafetler düşündükçe kendimi bir kutuya hapsedilmiş gibi hissettirdi.
FATMA
Aralık 2019
buraya gitmeye nasıl karar verdiniz bilmiyorum çılgınca ama harika bir gezi olmuş olanağım olsa gitmeyi çoook isterdim.hiç bilmediğim bir bölgeydi sizden sonra bayağı bir araştırıp okudum.sahane bir deneyim olmalı.anlatım çok güzeldi keşke daha çok resim olaydı bu kadarı bile insanı çok heyecanlandırıyor.teşekkürler
Bilge
Nisan 2019
Merhaba yemekte ve muhabbette mahir olduğunu ekranlardan biliyordum ama gezmede de usta olduğunu bilmiyordum. Gezi yazıların çok güzel hepsini keyifle okudum. Son yazından sonra neler oldu arkası yarın gibi merak ediyordum bugün devamını görünce sevindim. Güzel şeyler yaşamak kadar onları güzel yazabilmek de önemli. Ellerine sağlık ama bu sefer yemeklerin için değil yazıların için?