Güzel bir uykunun ardından sabah 7’de kalkıp perdeyi açtım, hava dün geceye göre daha da bir aydınlıktı. Giyinip kahvaltıya indik, hafif birşeyler atıştırıp odaya döndük ve çantaları topladık. Köpekli kızak koşusu öncesi otel değiştireceğiz. Bir acenta üzerinden planlanmış bir seyahat değil bu bizimkisi, geçmiştekiler de öyle değildi, biraz akışına bırakıyoruz işleri… Saat 09.00’da gelip bizi otelden alacaklar diye indik otelin kapısının önüne, bir sürü araç geldi herkesi tek tek aldılar, ulan bizi kimse almıyor saat oldu 09.15, resepsiyondan arattırdık yerel acentayı, adamlar gelmişler ama bizi almayı unutmuşlar, işe bak…
Neyse bir taksiye atlayıp, Greendog barınağına yola koyuluyoruz. Merkezden 15 dakika uzakta, biraz tepede bir barınak, bizi almayı unutan çocuk bin bir özürle açıyor taksinin kapısını… Bendeki ilk soru “bizi neden almadın?” oldu gayrı ihtiyari… Çocuk her yerden kıvırmaya çalıştı da beceremedi garibim Neyse hemen giyinip hazırlanalım diye bir odaya girdik. Boyundan takmalı eldivenler, kendi botlarını çıkartıp ekstra kalın botları giymek ve full vücut mavi bir tulum giymek 5 dakika sürdü. Burası, Svalbarddaki birçok barınaktan bir tanesi. Bizim guide’ımız olan çocuk aslen İsveçliymiş, ilgilendiği 30 köpeği var ve köpekler ona tapıyor adeta. Buradaki köpekler Arctic dog olarak adlandırılıyor, klasik Husky olarak bildiklerimizden daha ufak tefek, daha minyon olarak tabir edebileceğimiz model bizimkiler, ama çok tatlılar. Boylarına poslarına bakmadan, ayılara karşı sizi cesurca koruyorlar da… İnsan heybetli köpekler hayal ediyor ama bizimkiler daha az gösterişli ama müthiş atılganlar. Sürekli karda, kar üstünde yatıyorlar. İnsan üşürler diye düşünüyor ama İsveçli rehberimiz bize gülüyor. 0 derece bu hayvanlar için yaz gibi diyor, onlar -20’lerde çok daha mutlu oluyorlarmış. Zaten sürekli karlarda yuvarlanıyorlar boş kaldıklarında… (Bununla ilgili bir film izlemiştim. Sahipleri köpekleri mecburen bağlayıp gidiyor, hayvanlar 1 hafta tipide karlara gömülüp yaşıyorlar.)
Neyse efenim dönelim gerçek hayata, kızaklara bağlamadan önce baya bir seviştik kendileriyle, çok sosyal, insan canlısı ve sevgi dolular. Ardından kızaklarla ilgili, köpeklerle ilgili, kullanım, bağlama, çözme ile ilgili 15 dakikalık bir brifing alıyoruz bizim İsveçli oğlandan. Oturan ne yapmalı, kullanan ne yapmalı bunlar önemli, köpekler sürekli koşmak istiyorlar, doğalarında var, kullanan kontrolü kaybederse kızakla beraber koş Allah koşarlar, artık nerede yakalarsan Neyse çıktık yola, çok zevkli ve heyecan verici bir deneyim, köpeklerin her biri farklı özelliklerde, kimisi daha kuvvetli, kimisi daha otorirer, kimisi süper sessiz sakin, ama hepsi koşmaya , kızağa asılmaya bayılıyor, durmak istemiyorlar adeta… Koşarlarken sürekli anlık işiyor ve sıçıyorlar, o anda kullanan hemen fren yapmalı ve hayvanlara biraz ihtiyaç gidermesi için zaman kazandırmalı, bunlar önemli. İçinden geçtiğimiz doğa inanılmaz, köpeklerin nefes alışverişi, birbirine çarpan çeki halatları ve kızağın altında ezilen karın sesi dışında hiçbir ses yok… Muazzam bir atmosfer… İlerleyen kilometrelerda sağımızda ve solumuzda 2’şer 3’erli gruplar halinde Ren geyikleriyle karşılaştık, hele birkaç tanesinin 20 metre kadar yakınından geçtik ama telefonu çıkartıp foto çekene kadar yanlarından geçtik gittik… Bizim köpekler hiç yorulmuyor maşallah canavar gibiler, hergün 15-20 km koşuyorlarmış, tek seferde kesintisiz 30-35 koşabilirler diyor bizim İsveçli .. Sırayla biraz Cem biraz ben kullandık kızağı, yaklaşık 2 saatlik bir turdan sonra barınağa geri döndük, üstbaş değiş, otele geri dön derken saat oldu zaten 14.00.
Öğleden sonra için bütün turlar dolmuş, biz de biraz Longyearbyen’i gezdik, sonra Sval bar isimli barda biraz yemek yedik birşeyler içip, odaya gelip biraz akşamüstü uykusu uyuduk. Şu an lobide zencefilli limonlu çay eşliğinde bugünkü yazımı yazıyorum saat 22.00. Hava tertemiz, ışıl ışıl, hiç kararmadı bile. Yarın Sergei isimli bir arkadaş bizi otelden alacak ve Barentsburg’a doğru kar motorlarıyla yapacağımız 7 günlük yolculuk başlayacak. Longyearbyen’e 7 gün boyunca dönmeyeceğiz, Svalbard’ı motorlarla turlayacağız… Burası 1 haftada bitemeyecek kadar büyük bir doğa…. Yarın için tatlı bir heyecan var, erken yatıp uykumu iyi almalıyım yarın bugünden daha uzun bir gün olacak.
14.04.2019 / saat : 22.03 / Longyearbyen
Fatma
Nisan 2019
Sevgili Arda, Jack London’ın Vahşetin Çağrısı kitabını okumuştum 1 yıl önce. Okuduklarım niye aklımda kalmıyor diye zaman zaman hayıflanırdım. Senin gezindeki köpekleri kızağa koştuğun o fotoğrafı gördüm, hemen bir solukta yazını okudum. “… köpeklerin her biri farklı özellikte, kimisi daha kuvvetli, kimisi otoriter, kimisi süper sessiz sakin…” ve paylaştığın fotoğraflar. Bütün kitap şimdi okumuşum gibi gözümün önünde! Eğer okumadıysan tavsiyemdir. Her pazarımıza da kahkahalarla keyif katıyorsun. Sen üret paylaş bizler takipteyiz, sevgiyle kal ?
Derya
Nisan 2019
Arda bey sayenizde bizde gidemiyeceğimiz yerleri görüyoruz ben sizi hayranlıkla takip ediyorum belgesel tarzında videolar yapsanızmükemmel oöur nacizane fikrim iyi taliller bol bol paylaşımlar?
Sule
Nisan 2019
Muhteşem görüntüler. Fotoğraflar ve paylaştığın bilgiler için çok teşekkürler.