Bu sabah rahat kalktık 07.30 sularında… Kahvaltı, toplanma, film derken 09.30’da Viktor geldi bizi almaya… Viktor 24 yaşındaki Rus rehberimiz oluyor. Otelin kapısının önünde tanıştık. Bizim seyahatler hep böyle, rahat takılıyoruz. Viktor bizi alıp 1 km ötedeki Ruski Dome’a götürdü. Burasi 7 günlük kar motoru safarimizi yapacağımiz acentanın hosteli ve teknik merkezi. Yolculukla ilgili muhabbet, teknik bilgi, malzeme seçimini filan yaptık. Kar motoru turu alan herkese, özel bir bot, ful vücuda giyilen kalın su geçirmez bir tulum, kar için motor eldiveni, kaskın altına takmak için balaklava ve kask temin ediyorlar. Tamamen giyindiğinde adeta astronot gibi oluyorsun, ama onları giymeden kendi mevcut teknik malzememenle bu tura çıksan, muhtemelen 2nci gün buzdan heykelini yolda bi yere diker bırakırlar…
Biz 10 kişilik bir Rus grupla yola çıkacağız ve onların uçağı saat 14.00’te inecek Svalbarda, alandan Ruski Dome’a gelmeleri 15 dakika giyin kuşan 15.15’te filan yola çıkarız diye planlıyoruz. Bugün Longyearbyen’e veda edip 70 km uzaktaki Barenbsurg kasabasına gideceğiz. Buraya 2 şekilde ulaşım var, birincisi ve en çok kullanılanı kar motorları ile, ikincisi deniz yolu ile ki onu genellikle erzak vs. için kullanıyorlar, turistik amaç için değil. Ruslar gelene kadar 2 saat boş vaktimiz var, biz de Cem’le biraz gezelim diyerek Longyearbyen’de biraz turlayıp tekrar Ruski Dome’a dönüyoruz. Burada da heryerde olduğu gibi kapıda ayakkabı çıkartılıyor. Svalbard’da (ki sanırım genel Norveç’te her yerde) kapalı alanlarda ayakkabı çıkartmak genel geçer kural.
Neyse efendim, duyuyoruz ki bizim Rusların uçak rötar yapmış, biz onları beklemeden başka bir İngiliz grupla beraber yola çıkacağız. İki lokma yemek atıştırıp giyinip kuşanıp atlıyoruz motorlara. Ben daha önce kar motoru kullandım, o yüzden biraz tecrübem var, Cem’de aynı şekilde, o yüzden motor işi bizi zorlamıyor. İlk 15 km normal geçti, fakat sonra dağ vadi koşullarıyla beraber hava da bozdu. 15-30 km arası epey tırmanmalı dar yollardan geçip, sert kafa rüzgarı yedik. Yol boyunca sağlı sollu onlarca Ren geyiği gördük, ayı yoktu, kutup ayısı fok ile besleniyor genellikle o yüzden su kenarlarında avlanıyor, içeri bölgelere nadiren geliyor. 30’ncu kilometrede sonra hava iyice bozdu, rüzgar sertleşti, görüş 20 metre mesafeye düştü, bizim konvoy biraz yavaşladı, önce kar yağmaya başladı ardından yağmura çevirdi ve zemindeki kar iyica patates gibi oldu ki, bu motoru kontrol etmeyi zorlaştırdığı gibi kaskın vizorünü de iyice bulanıklaştırıyor. Son 40km’yi benzer şekilde geldik. Hava şartları epey zorladı, sertleştikçe sertleşti…
Bütün yol boyunca Arctic doğanın heybetine her saniye biraz daha aşık oldum. Her yer göz alabildiğine bembeyaz, insana dair hiçbirşey yok, tamamen doğanın heybetiyle insanın acizliği karşı karşıya… Yol boyunca olur olmadık yerlerde minicik kulübeler gördük, hepsini tek tek soramadım ama çoğu balıkçıların kulübesiymiş, bazıları eski yıllardaki araştırmacılardan kalan kulubeler falan. Uçsuz bucaksız bir vadide 12 metrekare bir kulübe… Çok acayip…
Sonunda Barentsburg kasabasına varıyoruz. Norveçliler Barentsberg, Ruslar Barentsburg diye okuyor. Burası tamamen Rus yerleşkesi o yüzden hadi Barentsburg diyelim. Kasabanın girişi o kadar tribal ki aklınız durur. Bir madenin içinden geçerek kasabaya giriyorsunuz. Bilgisayar oyunu ile bilim kurgu filmi karışık bir ortam. Hele ki hava bu denli kapalıyken, ulan zombiler nereden saldıracak, vampirler nereden uçacak diye düşünüyor insan. Barentsburg 500 civarı Rus ve Ukraynalının yaşadığı bir kasaba, okulu var, bira fabrikası var, ana omurga maden üzerine kurulu ve dikkatli dinleyin, bu kasabanın sahibi madenin sahibi olan şirket. Yani burası aslında Norveç toprağı ama bu kasaba Rus bir şirkete ait.
Bu noktada işi daha ilginç hale getireyim. Svalbard’a dünyadaki 52 ülkenin vatandaşları gelip sorgusuz sualsiz yerleşip burada yaşayabiliyor. Bir bildirge var ona uygun iseniz, burada yaşayabiliyorsunuz. Oslo’dan Svalbard’a uçağa binerken uluslararası terminalden çıkıyorsunuz, ama giriş çıkış basılmıyor başka topraklara gidiyor muamelesi yapılıyor ama duty freeden alışveriş yapılamıyor. Tuhaf bir düzen anlamak için uzun okumak lazım. Kısaca ben size özetlemiş olayım. Svalbard’da 2600 civarı insan var, büyük çoğunluk Norveçli, ondan sonra 500 civarı Rus ve Ukraynalı var, çok az olarak Thai, Polonya, İsveç vatandaşı da burada yaşıyor. Barentsburg küçük Rusya adeta, herşey Rusça, yazılar, yapılar, yemekler herşey Rus kültüründen… Yaşayanlar Rus olunca yadırgamamak lazım.
Neyse biz motorları parkedip otele yerleşiyoruz, otel dediğim 1980’lerdeki devlet su işleri dinlenme tesisi tadında ama en azından yatak, oda, duş ve yemek var… Akşam yemeğinde çorba, salata (ki bu iklimde yeşillik hiç yok, gemilerle geliyormuş, bu soğukta nasıl yaşasın marul, domates, sera bile kurtarmaz) ve balık servis ettiler, bir de dondurma, tamam işte. Otelin mutfağa bir baktım. 1 aşçı var bir de komi, fakat içeride bütün heybetiyle Rational fırın vardı… Mesleki deformasyon işte bu detayları hep yakalıyorum. Servis yapan garson barda kokteyl yapıyor, sonra mutfaga girip önlüğü takıp aşçıya yardım ediyor, kollektif bir anlayış.
Yemekten sonra bir Barentsburg turu yapalım dedik, 10 dakika sürdü Aslında biraz daha uzatırdık da hem hava fena soğudu, hem bu sezon 3 kere ayı gelmiş akşamları, o yüzden dönelim dedim. Avrupa’nın en kuzeyindeki Lenin heykelinin fotoğrafiını cekip döndük otele. Cem şu an horlayarak uyuyor, ben de yavaştan yatıyorum. Yarın yağmur yağmazsa uzun bir tur bizi bekleyecek, yağarsa, planları değistireceğiz, bakacağız durumlara… Saat 23:50 hava hala pırıl pırıl aydınlık ama uyku vaktidir artık…
Barentsburg – 15.04.2019 – 23:51
Eda Ülkü Çınar
Ağustos 2019
Işte hayalim
Sule
Nisan 2019
Gerçekten ilginç ve muhteşem…. Paylaştığın bilgiler için de ayrıca teşekkürler. Lenin heykeli yalnız kalmış sanki… Diğer günlerin yazılarını sabırsızlıkla bekliyorum.