Alarmı saba 04:00’e kurmama rağmen, 4’e 5 kala uyandım. Gece 1 kere tuvalete kalkıp, ranzadan inip 2 kata aşağı gittiğimden ve odadaki horlamalardan çok net uyuduğumu söyleyemem. Hemen hızlıca giyinip kahvaltıya indim. Ballı kek, reçel, kasede çaydan (buralarda çay kahve kasede servis ediliyor eskiden beri) oluşan kahvaltımı yaptıktan sonra, kılık kıyafeti kuşanıp düştük yola. İstikamet Aiguille du Tour. 3540 metre irtifaya tırmanacağız, yaklaşık 900 metre irtifa alıp kaya, taş, buz ve kar olan zeminde 5 km git, 5 km gel bir yol yapacağız.
Saat 05:05’te yola çıktık. Hava karanlık kafa fenerleriyle yolumuzu aydınlatıyoruz. İlk bir kaç yüz metre kayalık zemin sonrası, kara çıkıp kramponları takıyoruz. Hızlı bir tempoda başladık, nabız yüksek bende… Bol bol su içtim ama hava 5 derece bile olsa 10 dakika içinde terlemeye başlıyor insan kaçınılmaz olarak. Karda yokuş basmak, dağcılık yapmayan herkes için zor. Kimi zaman dağcılar için bile kolay diyemem. Dağların yamacından yan, düz tırman, sonra in, bir daha tırman filan diye diye Aiguille du Tour’un eteklerine kadar geldik.
Bunu bu kadar kolay yazıyorum da yolda aşırı zorlandığım anlarda aklıma şu yazı geldi, dedim ki kendi kendime burada alnından terler damlaya damlaya, kıçından soluya soluya, zorlana zorlana çıkıyorsun, akşam 3 satırda geçecek bu kısımlar diye… Neyse efendim geldik zirve eteğine. 2 saatten fazla yürüdük şimdi tırmanma zamanı. Kramponları çıkartıp bayağı dimdik bir zirveye tırmandık. Tehlikesizdi asla diyemem, bayağı dik, zorlayıcı, teknik bir tırmanıştı. Nazarım değmesin ama bu tip tırmanışlarda, kardan daha iyiyim. Keçi gibi hop hop tırmanıyorum maşallah…
Zirveye vardığımızda hepimiz çocuklar gibi sevindik. Küçük ya da büyük, bir amaç uğruna mücadele ediyorsa insan, hakkıyla başardığındaki mutluluk bambaşka. Cem’le sarıldık, sevindik, sonra aşağı baktık, ulan biz buraya nasıl çıktık, delirdik mi dedik, güldük…
Bu tip zirvelerde yarım saat oturup keyif yapılmıyor, hava soğuk vücut hemen soğuyor durunca, o zaman da hastalanmak çok mümkün. 5 dakikada inmeye başladık. Zirveden eteğe kadar inmek bana kolay geldi (ki hakikaten en tehlikeli kısım burası, her ne kadar birbirine bağlı da olsan, düşmek, tehlikeli sonuçlar açabilir) . Sonra yine kramponlarla karda geldiğimiz yolu geri dönüp, barınağa kadar geldiğimizde saat 11:00 idi. Marco hiç vakit kaybetmeden aşağı inip öğle yemeğini aşağıda yiyelim dedi. Barınakta öğlen yemek ne çıkar belli değil. Esas sıkıntı benim için burada başlıyor. 5 km’lik bir trekking var ve yüksek irtifa botlarıyla bu zeminde yürümekten nefret ediyorum ama başka çarem yok. Diğer botlarını yanına neden almadın diyecek olursanız, sırt çantasındaki yer sınırlı, üzerinizde taşıdığınız her gram önemli. Bu sebeple onlar yok bu ağır botlar var.
Dizlerimi mahveden bu yolculuk da 1 saat 15 dakika kadar sürdü. İndiğimiz noktadan aynen dün geldiğimiz gibi önce telesiejle (dün adını hatırlayamamıştım) sonra teleferikle aşağı indik. O kadar açım ki gözlerim kısıldı açlık ve yorgunluktan. Cem makarna hayalleriyle yanıp tutuşuyor ama burası Fransa, İtalya’da olsak tillahını yerdi de burada heryerde yok. Arabaya atladık, Marco bizi bir pizzacıya getirdi, menüde makarna var ama aşçı kaçmış makarna çıkartamıyorlar, pizzacı kaçmamış, pizza verelim dediler, verin dedik verin ne varsa verin…
Birer pizza gömdük valla kesmedi ama dinlenmek istiyorum. Yemekten sonra bizi bu gecelik kalacağımız otele bıraktı Marco. Normalde bu gece dağda başka bir barınakta kalacaktık ama hava durumundan dolayı bu geceyi aşağıda geçireceğiz, gayet hoş bir otele geldik ama eşyalar bir önceki otelin bagaj odasında (bayağı karışık durum hiç sormayın). Odaya girdik direkt duşa attım kendimi, nasıl iyi geldi anlatamam. Cem bu arada uyumuş bile, sonra ben de biraz uyudum, Cem uyanıp duşa girmiş. Bütün bunlar saat 3 ile 6 arası oluyor düşünün. Cem üşenmedi diğer otele gidip eşya alacak, otobüsle gitmek kolay da o irtifa botlarını hayatta yürümek için giymem. O gitti ben odada yazımı yazıyorum, saat 19:14, bu akşam güzel bir yatakta uyumak uyumak ve uyumaktan başka da hiçbir şey istemiyorum. Sanırım birazdan da uyurum. Yarın yine kaya tırmanışı yapacağız, bakalım şu an ağrıyan dizlerim buna nasıl tepki verecek?
Chamonix – saat : 19:15