Gece neden bilinmez hiç güzel uyuyamadım ama sabah huysuz uyanmadım. Eşyaları toplayarak güne başlamak bile beni çok huysuzlaştırmadı. Bugün kaldığımız otelden ayrılıp 2700 metre irtifadaki Col de Balme bölgesindeki dağ barınağında kalacağız. Büyük çantayı otelin valiz odasına bırakıp sırt çantama yanıma almam gereken her şeyi doldurup kahvaltıya indim.
Marco bizi 09:00’da aldı ve kaya tırmanışı yapmaya otelin birkaç kilometre uzağındaki alana götürdü. Kaya tırmanışı buraların milli sporu gibi. 5-6 yaşındaki çocukların nasıl dümdüz kayalara tırmandıklarına (güvenlik ipi bağlıyken tabi ki) inanamazsınız. Anne babaları getiriyor, öğretiyor… İnanılmaz. Cem’le bir anda kendi annelerimizi filan hayal ettik bu durumda… Neyse efendim Marco bize ip, fren, düğümlerle ilgili bir kez daha hatırlatmaları yaptı da olay tırmanmakta. Çocukken çok atletik değildim, mahallede herkes ağaçlara dalar ben aşağıda gözcülük yapardım, bu tırmanma işlerine çok aşırı aşina değilim hatta gördükçe bunu nasıl yapıyorlar ben hayatta yapamam dediğim bu şeyle şu an karşı karşıyayım.Ayağımda tırmanma ayakkabıları (sivri burunlu özel ayakkabılar) yok, aksine hantal yüksek irtifa botları var. Her türlü zorlu şart mevcut anlayacağınız. Neyse efendim Cem de ben de, tırmandık, karabina taktık, söktük, farklı bölümlerden kolaydan zora doğru işi ilerlettik. Önce biraz üç buçuk attım yalan yok, ama sonra zevkli bile geldi.
Tırmanış antremanının ardından birer kahve sandviç atıp arabayla yola çıktık. Teleferiğe geldiğimizde saat 12:15 filan olmuştu. Önce teleferikle, sonra da oturarak çıkılanın adı neyse şimdi hatırlayamadım, onunla 2000 metre irtifaya çıktık. Oradan 2700 metreye yaklaşık 8 kilometre kayalardan yürüdük. Bu yürüyüş beni çok yordu, çünkü bu irtifa botlarımdan kar hariç nefret ediyorum. 2003 yılında askerlik yaptım, askerdeyken bir daha asla sert bot giymem dedim. Yıllardır da hakikaten giymem, ama yüksek irtifa tırmanışı için gerekli bu meret. Yine de ayağımda trekking botlarımın olmasını tercih ederdim. Zorlu yürüyüş Col de Balme yakınlarındaki Refuge Albert’de sonlandığında “ohhh be” dedim.
Yürüyüşün yüzde 97’si kayalıktı ve botlarla zulüm oldu bana. Neyse burası nefis manzaralı 200 kişilik bir barınak. Saat 16:00 sularında vardık. 12’şer kişilik ranzalı odalarda kalıyoruz. Kamp ve dağ hayatında bu gayet normal. Yemek saatine kadar terasta güneşin ve manzaranın tadın çıkarttık. 18:30’da mercimek çorbası, mantarlı pilav, sebzeli balık ve elmalı strudelden oluşan oldukça lezzetli menüyü akşam yemeği olarak lüplettik. Bayağı acıkmışız, tencereyle çorba masaya geliyor hoooop bitti, tencereyle pilav ve geniş tabakta balıklar geliyor hooop bitti… Hakettik ama. Yemek sonrası yine terasta biraz muhabbet, bol bol su içme ve güneşin tadını çıkartmayla geçti. Şu an odada yatmadan önceki son satırlarımı yazıyorum. Ranzanın üst katındayım, odamız 2’nci katta, tuvalet -1 de, her gece tuvalete kalkan bir adam olarak kara kara düşünüyorum, ne yapacağım ben diye… Odada biri şimdiden horluyor, sabah kalkış 04:00, kahvaltı 04:15, depar 05:00, istikamet Col de Balme… Haydi hayırlısı.
Refuge Albert – saat : 21.46