Samimiyetle söylüyorum 1 ya da 2 saat maksimum uyudum o da sıkıntılı. 03:15’te kalktığımızda odadaki 12 kişiden 7’si çoktan gitmişti bile. 02:00 ve 04:00 çıkışları yapılıyor genelde, aslında isteyen istediği saatte çıkıyor. 04:00’da kahvaltımızı yaptık, kek, çay, reçel hızlı hızlı yenildi, giyinildi, kafa lambaları yakıldı yola düşüldü. Dışarı ilk çıktığımızda hava zifiri karanlık, dağa bakınca lambalardan oluşan minik ışıltılar görülüyor. 02:00 grubu olsa gerek. İlk hedef 900 metre yüksekte olan Gouter barınağı, orada bazı fazla eşyalar bırakıp devam edeceğiz.
Tete Rousse ile Gouter görüş mesafesindeler ve inanılmaz dik kayalarda oluşan bir tırmanış. Ben hayatımda bu kadar dik, sert kayalardan oluşan bir tırmanış yapmadım. 900 metre tırmanmak yaklaşık 2 saat sürdü. Size ne kadar zor olduğunu kelimelerle anlatamam. Bugün 1900 metreden fazla tırmanacağız ve ilk 900 bu kadar sert. Tehlike kısmından bahsetmiyorum bile, tırmandığımız yerleri görseniz dudağınız uçuklar.
Neyse efendim kan ter içinde vardık Gouter barınağına. Burası James Bond filmlerindeki gibi bir yer. Bir yarın ucunda metal tuhaf bir bina. İceriye girip birer çayla elmalı turta yedik. Bu arada burada da su yok… Elektrik varmış ama çok şükür. Yarım saat dinlenip yola koyulduk. Hedef Mont Blanc 4810 metre. Avrupanın en uzun zirvesi (Gürcistan’ı ve Ağrı’yı saymazsak). 1 haftadır aklimatizasyon yani yüksek irtifaya alışma in çıkları yapıyoruz ama 3500 üstüne çıkmadık bakalım neler olacak.
Size şu kadarını söyleyeyim, sürekli tırmandık, saatlerce… 3900 ile 4300 arası zor tırmanışların, bazı buz alanda çatlakların olduğu kısımlardı. Gücüm azalıyordu, Gouter barınağına kadar olan kısım çok kırıcıydı ve beni epey yordu, bu kısımda üstüne tuz biber oldu. Ama esas zor kısım gelmemişti. 4400 ile 4800 arası hakikaten beni mahvetti. Hem oksijen az, hem zemin çok çetrefilli. Ana zirveden önce 2 tane minik tepecik var boss dedikleri. Sanki onlar sana, beni geçmeden zirve yok oğlum der gibi yıpratıyor. Ne zaman yukarı baksan hala çok uzaktalar, git git ,hala çok uzakta…
İnsanın zihni hep bırak diyor, bu kadar yeter, ne gerek var… Ama bir yanım hep ileri bas diyor bana… Bu hayat boyunca da hep böyleydi. Zirveye çıktıkça rüzgar şiddetini arttırdı, 30-40-50 km/h ye kadar çıktı… Allah’a bin şükür hava bozuk değil bugün, bol bol güneş var ama rüzgar da var… Son 250 irtifada (bu arada 250 irtifa 250 metre demek degil, bazen 1 km, bazen 500 metre dikliğe göre) artık bacaklar yanmaya başladı.
Marco, önden bağırdı Arda visualise…. Ne diyorsun dedim? Visualise nedir dedi? Görsel olarak ifade dedim… Anlamadım… Zirveyi dedi, visualise et, içinde hisset, o anı yaşa, bas yukarı… Türkiye’de çantamı yaparken ilk koyduğum Türk bayrağıydı. İlk andan beri kafamda hep onu zirvede açmak vardı. Benim “visualise” ımda buydu… Ok Marco dedim, o iş bende… Zorlaya zorlaya son 250’yi tamamladım. Sürekli kafa rüzgarı yıpratsa da başarmıştık işte… Cem de ben de hatta Marco bile çocuklar gibi sevindik sarıldık, bayrağımızla poz verdik. 4 aydır beni hazırlayan Burak hocamın Bujin bayrağıyla da poz vermeyi ihmal etmedim.
Zirve güzel ama max 5 dakika. Durunca soğuk ciğeri deşiyor. Yukarıda hava güneşe rağmen -6 , rüzgar 50 kilometre saat esiyor, boru degil … Bu hayali gerçekleştirmek hakikaten anlatılamaz bir duygu. Çalışıyorsun, uğraşıyorsun, fedakarlık ediyorsun, bazen acı çekiyor ama hedefine ulaşıyorsun… Bu beni canlı hissettiriyor her zaman…
Zirveye çıktık da bunun bir de inişi var. 2 saati biraz aşan bir sürede indik. İnmek çıkmak kadar zor benim icin, dizleri çok ağrıtıyor… Bu gece Gouter de kalacağız, yarın sabah da o geldiğimiz 900 metrelik uçurumdan inip Chamonix’ye döneceğiz.
Gouter barınağına geldiğimde, fiziksel olarak paramparçaydım. Kıyafetleri botları çıkartmam 25 dakika sürdü. O kadar yorgun ve çökkünüm ki hiçbir şey yapamıyorum. İçeri girdim, Marco bize makarna söylemiş hemen yedim (bu arada tırmanış boyunca jel, bar, sıcak çay bir sürü şey yedik, 1’er saat aralarla ona rağmen açlıktan gebermekteyim) ve kendimi yatağa attım, kıyafetlerimi çıkartmadım bile…
Paramparçayım size anlatamam… Örtüyü çektim ve 2 saat uyudum. Cem de uyudu, o da benimle aynı şekilde yorgun ve yıpranmış durumda… Bu arada hemen hemen herkes aynı şekilde bayıldı Gouter’de kalan… Bugün 1900 metre tırmandık 10 saat zaman diliminde… Az değil… Sonra keyifli bir akşam yemeğine kalktım, hala yüzde yüz değilim ama toparlandım, daha iyiyim. Yemek yedik, sohbet ettik şimdi yataktayım. Yarın büyük bir fırtına geliyor, gece kar yağışı ve don var. Yarin Mont Blanc’a çıkmak her zamankinden zor, çoğu deneyen yoldan geri döner…
Biz çok şanslıydık bugün çıkmış olmakla. Yarın sabah kötü hava şartlarında 900 metre uçurum inişiyle Chamonix’e dönmeyi hayal ediyorum… Bir yanım zirve yapmaktan çok mutlu, öbür yarım yarın sabah orayı nasıl ineceğiz diyor
Gouter barınağı – 14 Temmuz 2019 21:08