Şunu anladım ki benim vücut saati sabah erken kalkmaya alışmış arkadaş. Erken derken bu sabah da 05:20’de uyandım. Chalten’de internet tam bir facia, ilginçtir sabah 05:00-07:00 arası iyi çekiyor, o da bazen, buranın fiber kablo ihalesini alan iyi para yapar benden söylemesi. Neyse efem klasik yumurta kaşar kahve kahvaltısını müteakiben çıktık yola. Bugün 19 km. arabayla bayağı pis çamurlu bir yol geçip, yürüyüşe ulusal parkın başka bir kapısından başlayacağız. Haa bu arada söylemeyi unuttum, sabah gözümü açtım yağmur, saat oldu 08:30 hala kesintisiz yağmur… Yağmurdan yana maalesef şansımız hiç yok bugün…
Neyse yağmur mağmur başladık yürümeye. İlk 8 km. inişli çıkışlı orman parkuru, müthiş tribal bir ortam, devrilmiş ağaçlar, dal dal birbirine geçmiş tuhaflaşmış ağaçlar, likenler ( sadece havası çok aşırı temiz bölgelerde oluşan ağaçların üzerinde yaşayan bitkimsi organizmalar ) hafif üstümüze çöken sis eşliğinde yürüdük durduk. 8’nci km.ye kadar 400 irtifa aldık. Buradan sıra ramoa dikleşti, hatta son 1 km. o kadar sert ve pisleşti ki 9-10 km. arasını 1 saatte ancak çıkabildik. Kayaların arasından sürekli akan su ile birlikte 1 km. tırmandık. Sadece ayakla değil elle kolla bütün vücutla. Ben neden bilmiyorum dağ keçisi gibiydim vallahi, zıp zıp aşırı sıkıntı duymadan çıktım. Boğaz çocuğu olmanın, çocukken habire kocataşa çıkmanın bunda faydası var diye düşünüyorum…
Zirvede bizi muhteşem bir manzara karşıladı. Los Tres de bu bölgedeki bir çok dağın altında bulunan göllerden biri. Dağ, buzul, göl üçlemesi ortaya muhteşem bir görüntü çıkartıyor… Ah bir de o bulutlar olmasa da zirveleri görebilsek ama bugün hava yağmurlu ve rüzgarlı maalesef. Zirvede 10 dakika kaldıktan sonra iniş başlıyor. Bu iniş de diğerleri gibi çıkıştan 3 kat zor. Islak kayalara basa basa iniyoruz ki ayak kaymasın diye çok konsantre ve kontrollü olmak zorundasınız. İniş de yaklaşık 1 saat sürdü. Aşağıda insanlar üst baş değişsin, arkadaşlarını beklesin diye minik bir barınak var.
Barınağa girdim bir baktım interrail ile seyahat eden Türk arkadaşlar duvara biz buradaydık minvalinde imza atmışlar. Benim ayaklar o kadar yıprandı ki, ayakkabıları çorapları çıkartıp 10 dakika havalandırmak farz oldu. Bu arada çıkınımdakileri yemek için doğru zaman. Saat neredeyse öğlen 13:30 oldu. Adrenalin, yorgunluk, yıpranmışlıkla yenilen her yemek dünyanın en güzel yemeği. Bugün menüde sebzeli sandviç ve mısırlı empanada var… O açlıkla silip süpürmem 5 dakika almadı. Biraz dinlenip kuru kıyafetler giydikten sonra yola devam ediyoruz. Bu nefis günün en can sıkıcı anı ise az sonra birden “ah gözlüğümü düşürmüşüm” anını yaşadığım an oldu. Nerede nasıl düştü bilmiyorum , 1 km. kadar geri yürüdüm, her yere baktım ama maalesef giden gitti. Bisiklet yarışlarında kullandığım ve en sevdiğim gözlüklerimden biriydi, yazık oldu… Sonrasında yürüyüşe devam ettik tabi…
Yolda bir göl kıyısında durduk, bizim ekip ayaklarını göle soktu. Her ne kadar hava soğuk ve yağmur kesintisiz devam etse de bu tip aktivitelerde ayakları soğutarak “reset atmak” hakikaten çok önemli. Sonrasında yavaş tempo yürüyerek döndük El Chalten’e. 8 saat planladığımız yürüyüşümüzü tam 8 saatte bitirdik. 23 km. yol yürüyerek 1300 metre irtifa tırmandık… Odaya geldim, hızlıca bir duş alıp 4ncü gün yemek yediğimiz lokantaya gittik. O kadar açtım ki önden bir çorba, ardından 450 gram et ve kocaman bir de salata yedim, yetmedi bizim ekipteki Avustralyalılardan birinin 150 gram etini de ben yedim, bıraksalar daha da yerdim, bana yemek konusunda kara delik derler malumunuz iyi ve iştahlı yerim… Yemekten kalktık geldik odaya ben yazımı yazarken dışarıda felaket rüzgar var, camlar zangır zangır titriyor. Elektrikli kaloriferi çalıştırmayı başardığımdan beri oda sıcak, Cem ise diğer akşamlar gibi 21:40’da uyudu bile… Ben de yazımı bitirip yatıyorum. Yarın Calafate’ye geri dönüyoruz ve yürüyüş yapmıyoruz. Dinlenme günü anlayacağınız.. 5 günde 100 km. yürüdük, 1 gün dinlenmek hakkımız, ne de olsa Arjantin etabını bitirip Şili’ye geçtiğimizde yine bol bol yürümeye devam edeceğiz.
16.02.2018 / saat 22:14
Tülin
Mayıs 2019
Kek tarifinden nerelere geldim:)
Ne güzel bi site olmuş bu, dijital günlük gibi.
Sevgiler.