Bu sabah yola çıkş saatimiz 07:00 olarak belirlendiği için 06:00’da kalkıp hemen minik bir çanta hazırlamaya başladık. Çanta minik, çünkü akşam yine otele döneceğiz. Sabah mahmurluğu işte, yatakta oyalan, azıcık keyif yap, hazırlan, hızlıca öğlen yiyeceğimiz çıkın için sandviç yap kısmı 45 dakika, giyin kahvaltıya in, yumurta ye kahve iç 10 dakika olarak gerçekleşti. Neyse efendim uzun lafın kısası planlanan saatte düştük yola. Calafate’den Perito Moreno buzulu yaklaşık 80 km. 1 saatte gidiyorsunuz.
Biz de saat 08:00’da Los Glaciares ulusal parkının kapısına vardığımızda adamlar ofisi yeni açıyorlardı. Biletler alındı girdik parka, virajlı yoldan göl kenarına inerken bu nefis doğa olayı olanca heybetiyle sol tarafınızda sizi karşılıyor. Coğrafi teknik bilgiye girmeden kısaca hikayesinden bahsedeyim. Arjantin Şili sınırının güney tarafını devasa bir buzul belirliyor. Bu buzulun %70’i Şili tarafında kalanı Arjantin tarafında. Perito Moreno buzulu Arjantin tarafında kalan buzulun, sanki burun gibi içeri doğru giren bir kısmı. Böyle söyleyince bir mana ifade etmese de sadece Perito Moreno’nun yüzölçümü Buenos Aires şehrinden büyük. İki ülke arasındaki buzulun kütlesini varın siz hesap edin şimdi.
Coğrafyayı bir kenara bırakalım, ben neler hissettirdiğinden bahsedeceğim bu yazımda. Göl kenarına gelip botlara bindik ve buzula hareket ettik. 20 dakika sonra buzula vardık ama karaya çıktığımız bölge toprak ve taştı. Burada bizi buzul rehberleri karşıladı. Buzulla ilgili bilgi, ne yapmak lazım ne yapmamak lazım brifinginden sonra ayaklarımıza çivili kramponları takıp başladık buzulda yürümeye. Buzul uzaktan tırtıklı buz ve sanki pofidik pofidik görünse de jilet gibi kaygan. Yani tökezleyip düşersen 1-2 metre düşmezsin, düştüğün yerin sonuna kadar kaya kaya düşmeye devam edersin. O yüzden çok da zevzeklik yapmamak lazım.
Yaklaşık 2 saatlik süren kısa turu yaptık deniz seviyesinden çok uzaklaşmadan. Gönlüm hep daha içerilere girmek istedi. Hava mis, güneş mis, buzul mis ama rehberler kısa turda bu kadar yürütüyor. Uzun turda bile çok içerilere girmek söz konusu değil, çünkü buzul uzaktan göründüğü gibi pamuk değil. Her yeri tehlikeli yarıklarla (crevasse) dolu. Bu yürüyüşte buz mavisi nedir onu idrak ettim. Buzun yoğunluğu, ışık açısı, oraya bölge bölge muhteşem bir buz mavisi renk çıkartıyorr. Beyazdan maviye uzanan bir renk. Muhteşem ! Uzun zamandır beni bu kadar etkileyen bir şey olmamıştı. Üzerinde yürürken yine kendimi küçücük, önemsiz ve koca evrendeki bir kum tanesi kadar yer kaplıyor hissettim. Beni hala en çok şaşırtan, en çok etkileyen şeylerin doğadan gelmesine seviniyorum. Hayatın bize dayattığı suni mutluluklar, maddi tatminlerden ziyade, doğanın barındırdığı güzellikler, saf ve vahşi ayrıntılar beni büyülüyor ve iyi ki de hala beni doğa büyülüyor…
Cem ve benim de içinde olduğum 15 kişilik grup sağ salim turu bitirdi. Buzun üstünde herkese buzul buzuyla viski ya da buzul suyundan su ikram edip, 1 saat yemek molasına yolladı rehberler bizi. Buzulun karşısındaki kayalığa oturup bu muhteşem doğa olayına baka baka sandviçlerimizi, elmalarımızı yedik. Artık veda zamani. Bota binip tekrar karaya döndük. Minibüsle dönüş yolunda bu sefer panaromik manzara noktasında durup 2 km.lik manzara yürüyüşüne başladık. Bakın buradaki açılar buzulu görmek, anlamak için muhteşem.
Nereye gidiyor bu buzul diyorsun, ulan gözünun aldığına, hatta yetmediğine kadar gidiyor, daha da gidiyor, gidiyor da gidiyor. Tam bizim cephemizdeki buzulun 2 dağ arasındaki genişliği 5km… Deniz seviyesindeki yüksekligi ise 70 metre. Aklınıza peki erimiyor mu bu diye geliyor olabilir. Sadece benim görüp işittiğim 4-5 saat içinde 8-10 büyük parça, acayip bir gürültüyle kopup suya düştü. Global ısınmadan buraları da nasibini alıyor ama Perito Moreno buzulu, yağan kardan ve parçası olduğu ana buzulun arkadan sürekli desteği ile eriyen yerlerini dolduruyor ve yıllardır hacminden kaybetmiyormuş çok şükür…
Bu buzulun dünyadaki birçok buzuldan farkı ise; Calafate’den arabaya biniyorsun, buzula 250 metre yakına kadar gidip, üzerinde bile yürüyebiliyorsun. Büyük şans ve ayrıcalık… Buzul turu günümüzun asıl aktivitesiyle ve otele döndüğümüzde saat 18:00 olmuştu, odaya çık el yüz yıka üstünü degiş, sonra hooop yemeğe. Bu akşam gruptan ayrı yemeğe gidelim dedik. Sorduk soruşturduk Calafate’nin en iyi eti nerede dedik? Don Pichon dediler. Otele 10 dakika yürüme mesafesi. Aradık bulduk, bir tepede, klasik bir Arjantin et lokantası.
Bütun akşam Cem’le makara yaptım, oğlum burası 1nci sınıf et lokantasi diye ( eskiden 1nci sınıf , 2nci sınıf diye tasniflendirmeler vardı, komikti bence, hala var mı bilmiyorum)… Neyse efem, bir et yedik, Allah sizi inandırsın, buraların meşhur puması, yemez… 2-3 kişilik parillo ( karışık et tahtası, altta sıcak demir, kuzu, dana, tavuk, sosis filan karışık geliyor 1 kilo civarında ), üstüne 400 gr. bonfile salata garnitürler filan, nefes almadan yedik, acıkmışız depoları dolduralım dedik. Fiyat da o yemeğe göre çok ucuz. Yediklerimiz, içtiklerimiz, kahvemiz filan herşey adam başı 200 TL tuttu. Türkiyede bu ayarda bir yemek steakhouselarda adam başı 400-500’den aşağı tutmaz. Bu kadar yemeğin üstüne Don Pichondan çıkıp yürüyelim dedik. Cem tutturdu dondurma, Allah dondurma diye ( ben istemem yan cebimciyim bu senaryoda) yürüdük, dondurmacıdan Dulce de Leche ( süt reçeli ya da süt karameli diyebiliriz ) ve Calafate ( Calafate meyvesi ile yapılıyor bir çeşit buruk tadı olan bordo renkli yemiş) olmak üzere 2 top dondurma aldık, ikisi de nefisti.
Otele yürürken yarısını yedik, yarısını bizimle yürüyen köpeklere ikram ettim havada yuttular vallahi ( köpek demişken ben hayatımda bu kadar çok sokak kopeğini bir yerde görmedim. Baya baya insanlar gibi onlar da bu kasabanın ahalisi. Her 10-15 metrede bir 2-3 tane göruyorsunuz, ahali onlarla, onlar ahaliyle barışık, çok da şekerler vallahi hepsi). Odaya geldik yarın Arjantin macerasına 6 günlüğüne ara verip Şili’ye geçiyoruz. Çantamı topladım, Cem yine saat 22:10’da uyudu, çantayı sabah toplayacakmış. Ben hazırlandım yazımı yazdım, yarın için Şili bölümüne hazırım
29.02.2018 / saat: 23:42
NURAN
Şubat 2019
Merhaba Arda bey
Çok güzel bir paylaşım. Çok görmek isterdim inşallah bize de nasip olur. Benim face ya da diğer sosyal ağlar da hesabım yok en kısa zaman da açacağım zamanım olmuyor. Bu yüzden size şimdilik buradan sorduğum için özür dilerim. Ben 58 ve 21 yaşında yeğenim Çölyak hastasıyız yeğenim aynı zamanda Laktozsuz tüketiyor. Prefiterol özledi tereyağ yerine
sıvı yağ mı kullanmalıyım böyle tarifler yapabilir misiniz lütfen.
internetten ve diğer sosyal ağlardan sadece Glutensiz, Şekersiz ve Laktozsuz tarif istiyoruz bunu bir tek siz cidiye alıp yaparsınız. Bir çok yere ve kişiye sorduk biz de laktoz yok diyor içine margarin koyuyoruz diyor margarinde süt olduğunu hsaba bile katmıyorlar. Çok bilgisiz bir toplumuz öğrenmeye ve üretmeye yatın değiliz malesef ya da her şeyi yanlış biliyoruz. ok üzgünüz. Ev dışında hiç bir yerde glutensiz ve laktozsuz tüketemiyoruz. İstanbul da Ada 216 glutensiz cafe, Ankara da da Flamingo ikisini de Bayan işletiyor ve mükemmeller. Çapraz bulaşma olmuyor.
Sizden ricam bu konuyla ilgili çalışanları eğitmek için ne yapılabiliri paylaşmak. ÇAPRAZ BULAŞMA bizi zehirliyor.
Kullanılan kaplardan fırınlardan kaplardan yapılan ortama kadar herşey bizi etkiliyor.
Sizi seviyor ve takdir ediyoruz. Sadece bu yazyı okumanızın bile bizi farketmenizi sağlayak eminim.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla
Nuran E.