Nerde bir bahar havası esse inceden, Cihangir renklenmeye, hareketlenmeye başlar… Sokaklara masalar atılır, bütün cafeler, butikler kapı pencerelerini aralar, o güzel havadan nasiplenmeye başlarlar.
Sadece mekanlar değil elbet, İstanbul ahalisi, başta sanatçılar, yazarlar , oyuncular olmak üzere, bu ambiyanstan beslenmeye çalışan herkesi kucaklar Cihangir. Çok büyük değildir, küçük ve sevimli bir semttir. Ara ara sokaklarda keşfetmenizi bekleyen minik lokantalar, butikler htta bazı ilginç lezzet durakları vardır.
Antre bunlardan biri. Adeta semt’in mini marketi olmuş. Bazen peynir almaya, bazen meze ihtiyacını gidermeye, hatta eve dönüşte ağız tatlandırmalık bişeyler atıştırmaya ayaküstü uğrak bir adres.
Genellikle peynir çeşitleri ve peynirle giden atıştırmalıklar hakim bu küçük dükkanda… peynir dediysek öyle bilindik, alelade peynirlerden bahsetmiyorum. Kolay bulamadığımız yurdumun yöresel farklılıklar içeren peynirleri de var burada. Belki her mevsim her peynir yok, ya da aklınıza gelen her peyniri bulacaksınız diye bir kural da yok.Ama ne bulurum diye meraklanarak gitmek ve hatta hayal ettigimden farklı lezzetleri tadabilmek bile bir ayrı hoşluk benim adıma.
Bu yüzden hava güzelken, sevdiğim sokakların tozunu almak ve biraz da peynir alışverişi yapmak için attım kendimi cihangire. Küçük sokaklarda taze havayı ciğerlerime doldurup , bahara hazırlanan vitrinlere baktım. Yolun sonu belli elbet, daldım içeri biraz peynirleri eşelemeye. Var evet var aklımdakiler de var aklımda olmayanlar da. Hele bir çeşit tulum buldum ki tam şarap yanına… Belki buradan çıkışta hemen sokağın diger tarafında la Cave ‘a da uğrar buradan da güzel bir kekremsi tada şarap alır, bu tulumla beraber yudumlarım; bir daha düşündüm de evet kesin iyi bir fikir