Fethiye Yeşilüzümlü Kuzugöbeği Festivali,
Bir telefon geldi yapımcım Özlemden, heyecanlı bir şekilde… Arda bizi kuzugöbeği mantar festivaline çağırıyorlar gidelim mi diye; ben de hiç düşünmeden, büyük bir zevkle hemen dedim ne zaman … J
Yeşilüzümlü Fethiye yakınlarında çok şirin bir yer. Küçük taş evler, bir köy meydanı , samimi Ege insanları… Ancak bu kadar değil. Bizim buraya gelmemize ön ayak olan Bahar ve Köksal aslen buralı değiller. Bahar Muğla üniversitesinde öğretim görevlisi, Köksal ise Bahar’ın aşkına Ankara’yı bırakıp buraya yerleşmiş ve kendisinin de dediği gibi çok iyi yapmış …
Havalimanından 1 saatlik bir araba yolculuğu ile , bütün enerjimizi değiştiren bir dağ evine geliyoruz. Burada bizi muhteşem bir sofra ve inanılmaz güler yüzleri ile Ayşe ve Cengiz çifti karşılıyor. Yediğim tereyağının tadı hala damağımda … Neli mi derseniz evet o da kuzugöbeği mantarlı tereyağı… ama inanılmaz.
Burada ne çok bölge dışından buraya yaşamaya gelen insan var derken bir de bakıyorum ki evde 3 tane yabancı genç var. Değişim programı ile gelip 4-5-6 ay kadar Ayşe ve Cengiz’in evinde kalıyorlarmış . Ülkeyi doğayı, Aura’yı tanımak , ve yaşamak için…. Bu kadar da değil diyor Bahar. Bu bölgede yaşayan İngiliz popülasyonunun fazlalığına akıl sır erdiremeyeceksin …
Kahvaltı sonrası atıyoruz kendimizi tepelere, maksat Kuzugöbeği mantarı avlamak. Muğla üniversitesinden Prof. Dr. Mustafa hocamla beraber, o mantar senin bu mantar benim geziniyoruz. O kadar zevkli ki…. Bölge mantar bakımından çok zengin, kuzugöbeğine rastlamak hiç de zor olmuyor, nasıl kesilir nelere dikkat edilir öğrendikten sonra ilk avımı gerçekleştirip sepetime atıyorum. Onlarca farklı çeşit mantar var çevremizde, hepsi ile ilgili bilgilerimi almayı da eksik etmiyorum.
Uzun bir av maratonundan sonra köy meydanına gelip bir çay için ara veriyoruz. Buradaki ilgi o kadar sıcak ve samimi ki… Çevreden festivale gelen yerli yabancı 1500 den fazla insan , geziyor, mantarları inceliyor, tadlarına bakıyor, bilgi alıyor, güneşli ve güzel bir günün keyfine varıyor… Ben ise ufak ufak benim için ayrılmış standa dogru ilerliyorum. Burada ben ve yabancı 3 tane şef arka arkaya kuzugöbeği mantarı ile birer tarif hazırlayacaklar.
Yörede bulunan ürünler ile bir tarif o anda gelişiyor ekipçe kafamızda . Bir Rİsotto yapalım ama bulgurdan, peynir olarak da yöresel sert bir peynir ve taze kuzugöbeği ile tadlandıralım… İyi fikir çünkü göbekler burada pidenin içinde fırına verilerek yapılıyor. Biraz daha tad ve aroma katmak, içindeki lezzeti dısarı çıkartacak bir iki işleme tabi tutmak iyi olur diye düşünüyor ve harekete geçiyoruz. Katılım oldukça iyi, tarifimi pişiriyor ve tattırıyorum … Evet sınıfı geçtim… tadanlar sonuctan memnun J
Festival alanında dolaştıkça ne kadar çok yabancının bu işe ilgisi var, ama ya bizimkiler nerdeler diye meraklanıyorum. Evet çevre yörelerden gelen bir çok meraklı var , daha çok genç bir festival. Ülkemizde kuzugöbeği ya da bir başka ismi ile Morel mantara ilgi aşırı derecede yok. Oysa ki bu mantarlar burada gün içinde toplanıp, işlenmeden akşam uçağı ile Fransaya yollanıyor ve ertesi gün Fransada taze taze tezgahlarda çok yuksek paralara satısa çıkıyor. Fesitval boyunca kilosu 50 lira civarında bu mantarın . Hasat suresi 45 gun. Sonra 1 yıl boyunca pek yüzünü göstermiyor. O yüzden dönem dönem donuk olarak kilosu 250 liraya kadar çıkıyor. Her mantar gibi bunu da kurutarak saklamak en iyi yöntem.
Son olarak köyde yaşayan yabancılardan bahsetmem lazım. Genç yaşlı, güzel ve sade bir hayatı yaşamak için burayı seçen 1000lerce yabancı var ve yaz kış burada yaşıyorlar. Şehrin , yaşamın koşturması ve yozlaşmasından uzak, basit , sade ve hırslardan uzak bir yaşam…
2 günlüğüne de olsa bu sakinliğin huzuruna varmak bana da iyi geldi. Sadece karnım değil , temiz hava ve güzellikler ile bedenim ve ruhum da doydu. Şimdi bu enerji ile dönüp mutfağa yeni lezzetler yaratmanın tam zamanıdır…