Zaten gece yatmışız 12’de. Telefon çalıyor hello sir wake up call diye. Saat 04:45 . Angkora gün doğuşunu izlemeye gidicez. Yahu insan insana bunu yapar mı diye söylenerek kalkıp giyiniyorum. Cem daha heyecanlı. Zifiri karanlıkta otelden cıkıp geceden anlaştığımız Tuk tuka biniyoruz. Zifiri karanlıkta gidrken cevremizde ne kadar cok tuk tuk gidiyor diye merkalandığımızda anlıyoruz ki 1000lerce tursit sabahları gelip bu hadiseyi seyretmek için yer kapma yarısında. Cem’in 1 gece evvel cıkarttıgı rota dogrultusunda herkesin aksine Angkor Wat’ın içine değil, angkor Wat’ın en iyi açıyla görüldüğü Phnom Bakeng isimle temple ‘a gidiyoruz. Karena da bizimle birlikte . Bizim kadar deli birde o var zaten grupta.
Tuk tuk bizi zifiri karanlık bir yerde bırakıyor. Burdan sonra orman içinde 15 dakika toprak bir yolda zifiri karanlıkta gitmeye baslıyoruz. Cem gün doğuşunu kacırıcam diye onden kosuyor ben burnumun ucunu gormedigimden daha temkinliyim. Karena da yanımda ormanda mechule gidiyoruz. Cem zaten gözden kayboldu bile ortalıkta yok yahu nereye gidiyoruz belli değil .Rampa yukarı koş Allah koş hiç bisey görülmüyor. 15 dakikalık bir tirmanış sonucu işte phnom bakeng. Yaklaşık 35 metre yüksekliğinde bir tapınak. İyi ama yukarı nasıl çıkacağız. Merdiven diye olan yer adeta 60 derece tırmanış .Neyse tırmanıyoruz yukarı vardığımızda bizden başka 15 kişi görünce yok artık Lebron James diyorum. Bir biz deli değilmişiz yani. Herkes en güzel açıları tutmuş Cemde sıkınıtı var bulduğu yerden bir agaç bütün görüşü engelliyor. Herkes da o açıyla konuşlanmış . Ağaç fazla büyümüş görüntüyü kesiyor. Sağa sola bakınıyorum , cevremdeki kulelerden biri dikkatimi çekiyor. Tırmanıcam ama biraz tehlkeli cunku tapınak ile arasında 50 cm boşluk var ama buradan iyi görüntü var diyorum kendimce. Boğaz çocuguyuz ya hop atla zıpla tırmandım. Bir evvelki gün de tırmanmıştım dedim ya içgüdüsel diye.
Ve işte 2 ağaç arasında muhteşem bir açıyla Angkor Wat. Hemen biizm ekibi çağırıyorum Karena manyak o da bizden hemen tırmanıyor. Cem’in ikna olması biraz zaman alsad aod a tırmanıyor . Şimdi gelsin resmler. Herşey güzel hava aydınlanıyor ama cok bulut var güneş bulutların ardında kalıyor. Oradaki digerleride bizim yanımıza geliyor ama biz yerimizi kaptırmıyoruz. Erken gelmişler ama gidip yanlış yere konuşlanmışlar bahtıkaralar napalım.. Aşağıdan bir abi geliyor görevli napıyorsun sen in oradan diye bizi indiriyor. Zaten bende sarı bir reflektorlu ceket var, heryerden görülüyor. Meger girdiğimiz yer prohibited yazılıymıs da ben gormedim , goremedim işime gelmedi nasıl dersek artık…..
Resim operasyonun bitirip Angkor’un girisine gittigimizde saat 08:00 idi . Burada günlerdir ilk defa seyyar bir satıcıdan kahve bulduk. Piyango gibi vallahi uzun zamandır sabah çay kahve filan görememiştim. Burada birer kahve içip grubun gelmesini bekledik. Grup geldi bizde bisikletlerimize atladık. Tapınakları birer birer gezmeye başladık . En aklımda kalanlar Bayon ve Angkor Wat. Burada bir açıklık getireyim Angkor bütün tapınakların bulunduğu alanın genel adı, Angkor Wat ise en gorkemli olan tapınağın adı. Görkem ama ne görkem gerçekten olağanüstü bir yapı. Zaten tarihi miraslar listesinde ve dünyanın yeni harikaları listesinde bulunan bir sanat eseri.
Önce Bayon’a gittik. Burası imparator Jayavarmanın tanrı şiva için yaptırdıgı tapınak . İçeride 50 civarı kule var, her bir kulade 4 yöne de bakan tanrı şivanın suratı var. Ama aslında bunlar jayavarmanın kendi suratı. Kendini bir nevi tanrılaştırmış abi narsist bir durum. İçeride ilginç bir his her bir açıdan izleniyormuş gibi hissediyor insan kendini. Nereye dönsen aynı surat aynı ifade.Seni her yerde görürürüm kafası ürkünç biraz. Etrafımız orman sesler ilginç etkileyici bir yapı. Öğlene kadar bir çok tapınak geziyoruz. Allahım bu ne acayip bir yapı. Nasıl bir emek her tapınakta o kadar cok işleme , rölief türü duvar hikayeleri var ki, şaşırmamak elde değil. Her yer yemyeşil, bütün tarihteki hikayeler duvarlara işlenmiş. 500 yıllık ağaçlar kökleri duvarları yutmuş, yeşil ile kırmızı kil rengi taşlar grileşmiş üstü yeşermiş duvarlar müthiş. Hani adettendir bizden bir şey ile kıyaslamak ama haksızlık olur. MS 9ncu yüzyılda yapılmış burası 250bin kişi çalışmış, koskoca bir dagdan cıakrttıkları bütün taşları kullanmışlar ve burası tarihteki ilk milyon kişin yaşadığı nufusa ev sahipliği yapmış bir başkent. O yüzden elma ile elmayı armut ile armutu kıyaslamak lazım deyip Angkor’u kendisi ile rekabet edecek noktada başka bir yere koyuyorum.
Öğle yemeğimizi Angkor Cafe’de yiyoruz. Gayet hoş bir yemek. Tavuklu lahana salatasının başka bir türevi, üstüne harika curryli bir tavuk meyve yanına da 1 bira iyi geldi. Sırda Angkor Wat var, fakat Angkor Wat oyle 2 saatte bitecek gibi durmuyor. Bu bolgedeki kendi duvarları ile cevrili olan yegane tapınak. Devasa bir bahçesi var etrafında ve olmaz böyle bir şey dedrirten ihtişamlı bir başyapıt. Tatilin en tribal yanı o devasa bahçeyi gecerken aniden bastıran tribal muson abinin bize yaptığı şaka idi. Cem ben Phil ve Karena önce bir ağaç altına sığınsakda çözümü manyaklar gibi koşup ıslanarak ilk gordüğümüz taş yapının altına girmekte bulduk. Donumuz kadar ıslansakda nedense bir neşe hasıl oldu…20 dakika sonra yağmur bitti ve angkor wat’ıı gezdik… Ne diyeyim ki en iyisi hiçbir şey dememek kelimeler kifayetsiz tek kelime ile muhteşem…..
İçeride çok fazla turist olduğu için yarın sabah erkenden gelmeyi planladık yeniden. Tapınaktan çıkarken tek başına duran bir monk dikkatimi çekti. Monk’lar turuncu giyinen rahipler . Çalışmıyorlar dilenmiyorlar, kadınlara dokunmuyorlar, sadece dua ediyorlar.Yanına gittim resim cektirmek istedim . Çatır çatır İngilizce konusuyordu meraklandım sordum , New York’ta yaşıyormuş ???? şaşırdım hava 3 ay karlı diye buraya gelmiş 3 ay burada yaşayıp ibadet edecekmiş. Biraz olayın felsefesi üzerine konuştuk. 10 dakikalık bu sohbet hakikaten 1 time experience diye niteleyebileceğim bir macera oldu benim için
Bir kez daha yağmura yakalanmadan dönelim diyoruz ve cok iyi ediyoruz. Otele kadar bisiklet sürüp kendimizi içeri atıyoruz. 5 dakika sonra muson abi yine indiriyor, Allahtan yolda yakalanmadık perişan olurduk. Bu akşam gruptan birisi 1 gün erken ayrılıyor ona veda yemeği yapacağız, umarım yarın sabah angkor watta bizi guneşli bir gun bekler….