6 kasım günü yazılacak çok bir şey yoktu açıkçası. Zaten sabah 11 de kalktık. Kendimiz sokağa atmamız saat öğlen 13:00 sularındaydı. Zaten 14:30 ‘da Muson abi kendisini bizimle tanıştırdı. Allahtan hemen yolda bir kafe bulduk da girdik. Resmen mahsur kaldık ; saat 16:30’ a kadar yağdı kendisi kovadan boşalır gibi. !7:00’de otele dönüp bisiklet ekibimizle buluşup ilk brifingimizi aldık. Rehberimiz Quang ama isminin inatla vang olarak söylenmesini istiyor. İngilizce konuşuyor ama ıslıklarla ve acayip bir kanton aksanıyla bezeli olduğu için anlamasan da zorlamıyorsun. Otobüse atlayıp bisikletçiye gittik, burada bisikletlerimiz seçtik gerekli aksesuar montaj vb işlemleri tamamladık. Otele dönüp fii tarihinde başkan Bill Clinton’unda bi kere gelip yemek yediği dandik bir rest. ‘da yemek yedik. Yemek lezzetliydi , karbonhidrat ağırlıklı bir öğün olsun diye noodle yedik. 7-8 km’lik bir Ho Chi Minh yürüyüşü üstüne yine bir seans 75 dakikalık masaja girip ( gözünz aydın bu sefer kızlar yaptı masajı) çok da geçe kalmadan otele dönüp yatıp uyuduk.
7 kasım sabahı Lance Team sabah 06:30 ‘da kalktı. Karbonhidratlı kahvaltımızı basıp lobiye indik. Otobüse binip bisikletlerimiz almaya giderken Cem ile kim iyi kim vasat merak içinde ilk yorumlarımızı yaptık. Bu galiba biizm milletin hastalığı, herkes kendi halinde biz kim hızlı gider kim yavaş kalır geyiğindeyiz. Neyse hızlı aştık bu konuyu Allahtan…
Uzunca bir yola çıktık, Quang anlattıkça anlatıyor, savaşı, göçleri, hükümet Khmer lere bonus veriyormuş filan, valla şu an açıkçası bizi ilk pedala ayak koyduğumuz an ilgilendiriyor. Velhasıl vardık, medeniyetten uzak, köyümsü bir yerleşkedeyiz. Bisiklete binmeden once pirinç yufkası nasıl yapılır biraz ona göz attık kenarda hatta ben 2 adet yapmayı denedim el alıskanlıgı gerektiriyor. Kaynayan bir kocaman seramik suyun ustune gecirgen olmayan bir bez gerdirip, su buharı ile o bezin ustune dokulen ezilmiş pirinc ve su karısımını buharda pişiriyorsunuz incecik bir lif oluyor , onu oradan kaldırmak için ince bir cubukla bir rulonun üstüne alıyorsunuz. İşte bu zor olan kısmı. 2 tane yapıp , n’olur ki elimin kiri edasıyla kalkıp kıçımız seleye koyuyoruz , oh be sonunda saat 10:00 sularında yola çıktık.
Önde Quang, arkada Cem ve ben , saatte 15 km ortalam süratle başladık ama tabi bize az geliyor, sen günlerce burada 20 25 km lerle antramn yap git orda 15 km ile başla olmadı neyse tan ısındık pat mola, hoppala bu ne yahu?. Cem hemen başlıyor çemkirmeye bu ne ya böle iş mi olkur Lance Teamiz biz diye J , neyse aşıyoruz bu modu , mola bitti yola devam neyse 10 K gittik gitmedik hop duralım e neden? Yemek molası , yahu acıkamadık bile ki?? Neyse yol kenarında Cu chi tunellerinn olduğu yerde mola veriyoruz. Burası Amerika vietnam savaşındaki en canalıcı yer. Vietnamlılar yerin 20 ve 60 metre altına kadar uzanan ve toplam 200 km civara yayılan yer altı dehlizlerinden oluşan bir tunel sistemi kuruyorlar, Amerikada gelip bunun üstüne üst kuruyor, babalar Amerikalılar keklik gibi avlıyorlar. Yer altı tüneli dedigim şeyin kapsadıgı alan 200 km civarında dikkatinizi cekerim. Ve içerisi yaşanan bir yer, yemek bölümü, uyku bölümleri, derslikler… Savas diye yer altı sehri kurmuslar birz izbe ve sıkısık….Tünellerin genişligi 45 -50 cm civarında. Klostrofobik olmaya gerek yok , olmasan da gayet ürkütücü… Ve biz efendim, girmeye karara verdik tünellere ilk derinlik 20 metre sonra yerse 60 ‘a devam . Hadi ben deli fişek girdim , böcekten korkan Cem , senin ne işi var be yahu?? O da benim arkamdan girdi. Tünelde ışık yok denecek kadar az , kan ter içinde en önde ben arkamda cem onun arkasında herkes gidiyoruz, askerdeki ordek yürüyüşü pozisyonunda, önümde bir şey pat pat ediyor kafama vurdu yüregim agzıma geldi yarasa anasını satayım bağrış çagrış içinde cıktık ki tünelden evlere şenlik…
Hemen yemeği bitirip çıkalım diyoruz ki Muson abi yeniden o cömert yüzünü bize gösteriyor. Taş yağıyor adeta kovayla s döker gibi tepemize iniyor, bizde haliyle mahsur vaziyette bitmesini bekliyoruz. Allahtan yarım saat yağdı geçti, atladık hemen bisikletlere yoldayız.
Bu sefer ben ilk kilometrenin sonunda Quang’a ne kadar gideeğimizi sordum 30 km dümdüz dedi, o zmaan ben uuzyorum babacan dedim ok ilk yol ayrımına kadar dümdüz git başka bi yer yok zaten, biz Cemle önden koptuk açık ara gidiyoruz , hatta arkamızdakiler görüş mesafesinden cıktılar o derece epeyec öndeyiz.yollar dolu sayılmaz, bol motorsiklet, az araç… koptuk gidiyoruz, hem neşeli hem süratli hem de inanmış bir şekilde 1 saat kadar gittik. Tempomuz cok iyi derken bizim grubun yedek biskletlerini tasıyan kamyonet benim yanıma geldi ve beni durdurdu , yahu acaba yanlıs mı gittim derken arkadan diger ekiptekiler ve rehberde geldi, yahu tamam da niye durduk?? Ekipten 1 kişi eksik. Nerde ? yok… hadi buyur buradan yak, yahu dümdüz yol be kardeşim nasıl kaybolabilirsin ki?
Neyse biz bekliyoruz rehber kamyonetle adamı aramaya gitti. Diger rehber bizimle kaldı 45 dakika bekledik yol kenarında osnra devam etmeye karar verdik. Yine aynı sekilde yola cıktık ben ondeyim , Cem ilk gunlerin verdiği iştahla sık sık durup resim cekiyor. Bu andan sonra cok sıkı bastık bu sefer Cem ile ben değişmeli olarak grup lideri olduk 40 k boyunca tempo gittik yine geride kalanlar oldu. Köyümsü bir yerleşkeye girdiğimde 150 metre kdar önümde virajı dönerken bir kamyon motosiklete carptı . Çarpış anını görmedim ama 10 saniye kadar önce oldu, çünkü virajı döndüğümde herkes olay yerine koşuyordu. Diğerlerinin gelmesini bekledim . Fena bir kaza herkesler bağırışıyor ama yaralıya müdahale eden yok… kimse ilk yardım yapmıyor. Az gelişmiş bir hal bize yabancı değil ama Norveçli Julie hayretler içinde izliyor olayı. Yaralanan cocugu motorsiklete atıp götürüyorlar sonrası meçhul haliyle.. Yeniden grup olup bu sefer grubu bozmadan gün sonuna kadar yola devam etik, hava kararana kadar gittik açıkçası. Hava kararınca ki tam ormanlık bir alandaydık, biiskletleri kamyonete bırakıp biz otobüse geçtik. Kayıp abinini adı Greg ki biz ona sonrasında National Geographic abi dedik, biraz tuhaf bi insan… Bu arada bulundu sanmayın akşam oldu hala kayıp. Çeşitli senaryolar üretiyoruz biz, kaybolması hakkında…
Otobüsle kalacagımız otelimsi yere geliyoruz. Otelimsi cünkü otel değil. Misafirhane değil, ikisinin arasında bir yer. Sonbaharda silivrideki bir otelin 10 müsteri için açılmış hali gibi yalnız 1 fark var hani sanki otel 3 yıldır ilk defa acılıyormuş havasında…Her yer bomboş, terk edilmiş gibi, odalar şov, Duşa girdim, sıcak su muslugu ayrı , soguk su muslugu ayrı 1 tane hortum var. Sıcaga takınca sıcak , soguga takında soguk akıyor ; ılık şansın hiç yok…Şahane teknik vallahi. Neyse duş üstüne çıkıp birşeyler yedik. Kaldıgımız yerdede cok buyuk bir hayat yok, U turn kasabalarından ilk bu sanırım. Oteldeyiz şimdi yeniden bu akşam sinek böcek bakalım neler olacak Allah bize kolaylık versin….